mevlid kandili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mevlid kandili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mevlid kandilimiz mübarek olsun


Mevlid kandilimiz mübarek olsun







Mevlid Kandili (Kutlu Doğum)


Mevlid Kandili Nedir Anlamı bilgi ; İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.

Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun


                                  



Sevgili Peygamberimiz (sas) ’in dünyaya teşrif ettikleri [20 Nisan 571, Pazartesi]
Rabiülevvel ayının 12. gecesidir ki buna Mevlid–i Nebi [Kutlu Doğum] denir.
Kâinat ve beşeriyetin yüzyıllardır yolunu gözlediği O
Peygamberler Peygamberi’nin doğum günüdür bugün. 

Hz. İbrahim’in duası91, Hz. İsâ’nın müjdesi ve dedesi Abdülmuttalip92 ve
annesi Âmine’nin rüyasıdır.93 Fil vak’ası onu haber verdi. Doğduğu gece
irhasât denilen bir takım olağanüstü hâdiseler cereyan etti. 

Dünyanın doğusunu ve batısını aydınlatan bir nur görüldü.
Sâve Gölünün suları bir anda çekiliverdi. Ateşe tapanların bin
yıldır aralıksız yanmakta olan ateşleri hiç sebepsiz sönüverdi. 


Asırlardır kupkuru olan Semâve Vadisi, seller altında kaldı.
Gökyüzünden onlarca yıldız kaydı. Kisrâ’nın saraylarından
on dört burç kendiliğinden yıkıldı. Kâbe’deki putların
pek çoğu baş aşağı devrildi. 

Şeytân, ölesiye çığlık kopardı.94 Daha ne gizemli olaylar iç içe ve
peş peşe yaşandı.95 Nasıl yaşanmasındı ki Kâinatın Efendisi,
İnsanlığın İftihar Tablosu Hz. Ahmed–i Mahmud–u
Muhammed Mustafa (sas) dünyaya teşrif ediyorlardı.
Bütün varlık O’nu ayakta karşılamıştı.

Doğum ânı öncesi hane–i saadetleri nurla doldu, yıldızlar evin
üzerine salkım salkım dökülecekmiş gibi aktı.96 Seher vaktiydi.
Bir ara Âmine validemizin kulağına müthiş bir ses geldi.
Korkudan eriyecek gibi oldu. Bir de ne görsün? Bembeyaz bir kuş
peydahlandı ve yanına geldi; sonra da kanatlarıyla Âmine’nin
sırtını sıvazladı. Ne korku kaldı, ne kaygı. Yine doğum öncesi
başka bir nur gözüktü. Âmine’ye bu nur ile Şam’ın saray ve
köşkleri gösterildi. Kendisine ak bir kâse içinde şerbet sunuldu.
İçer içmez de muhteşem bir nur bulutu kendisini sardı. 

Tam o esnada mukaddes doğum gerçekleşti.97 O sıra ebesi
Şifa Hatun gizemli bir ses duydu: “Allah’ın rahmeti, Onun üzerine olsun!” diye.
Hattâ Rum diyarının bazı sarayları bile görünmüştü kendisine.
Maşrık ile mağrib arası nurlara boğulmuştu.98 Annesinin anlattığına göre:
“Doğuda, batıda ve Kâbe’nin üzerinde bir bayrak gördüm.
Doğum tamamlanmıştı. Yavruma baktım, secdedeydi.
Parmağını da göğe kaldırmıştı. Hemen bir ak bulut inip onu kapladı.
Şöyle bir ses işittim: ‘Doğuları ve batıları dolaştırın, deryaları gezdirin.
Tâ ki mahlukât Muhammed’i ismiyle, sıfatıyla, sûretiyle tanısınlar!’
Biraz sonra da bulut gözden kaybolup gitti.”

Hz. Âdem’den başlayarak devirlerden devirlere, aileden aileye
intikal ede ede gelen o Biricik Nur,99 artık vücud sahnesinde varlık bulmuştu. 

Efendimiz’in “Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nûrumdur.”100 dediği kendi Nur’u,
 beden giymiş, görünür hâle gelmişti. Her çocuk doğunca yere düşerken,
o ise ellerini yere dayamış, önce secde edip sonra da başını ve
parmağını semaya kaldırmıştı.101 

Doğduğunda sünnetli ve göbek bağı kesilmiş vaziyetteydi.102
Sırtında, iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında
peygamberlik mührü “Hâtem–i Nübüvvet” vardı.103
Dedesi Abdülmuttalip adını Muhammed104 koymuştu.
Övülen demekti. Zira onu Allah övmüştü;
melekler, insanlar ve cinler de övecekti. 

Sonra o Nur topunu alarak Kâbe’ye götürdü ve Allah’a duada bulundu:
 “Bana bu temiz çocuğu ihsan eden Allah’a hamdolsun!” dedi.105
Nasıl ki insanlara ve cinlere sonsuz mutluluğun yollarını gösterecek
Nebi dünyaya teşrif edince bütün varlık ayağa kalkmıştı.
Teşrifinden asırlar sonra da “Doğdu ol saatte ol Sultân–ı Dîl / Nûra
gark oldu semâvât ü zemîn” –S.Çelebi– deyince mevlidhânlar,
benzeri bir heyecanla Mü’minler “Hoş geldin ey Kutlu Nebi!
” mânâsına ayağa kalkmaya devam ediyorlar.
Bir edep anlayış ve göstergesi olan bu hürmet
ve tazimlerini, O’na arz etmeye çalışıyorlar.106

Efendimiz’in terakki çizgisinin müntehası Mi’râc, başlangıcı da Mevliddir.107
Bu kutlu gecede S. Çelebi’nin Mevlid–i Nebi’si gibi, Peygamber
aşkını körükleyen na’t–ı şerifler, mevlidler okunmalı.108 

Hafızlar, Kur'ân’dan Peygamberimiz’in adının geçtiği aşirleri seslendirmeliler.
Hem yetim, hem öksüz yetişen o Nebi’nin doğum günü vesilesiyle
öncelikle yetimler ve öksüzler sevindirilmeli, yoksullara ziyafetler verilmeli.
Kutlu doğum hakkında yazılmış kitaplar ve makaleler bir kere daha
topluca okunmalı. O’nu anlatan sohbetler dinlenmeli. 

Bol bol salât ü selâmlar getirilmeli. Gözümüzün Nuru, Gönlümüzün Sürûru
Efendimiz Hazretleri’nin doğum günü münasebetiyle bizlere düşen vazifelerin
ön önemlisi ise, herhalde O’nu her yönüyle daha iyi anlamaya ve O’nun,
insanlığa tebliğ ettiği esasları kavramaya çalışmak olmalıdır.109 

Fakat kutlu doğumu, aynı zamanda kendi doğumu olan İslâm dünyası,
o Nevrûz–u Sultânî’yi lâyık–ı vechiyle tes’îd edememektedir. Hz. İsa’nın
doğumun bütün dünyada noel, paskalya ve daha başka yortu ve
karnavallarla kutlanılması ölçüsünde, bu Kutlu Doğum'un en azından
ümmet içinde olsun O’na ve O’nun mesajına yaraşır biçimde tes’îd edilmesi,
bir vefa borcu olmanın ötesinde İslâm’ın ruhundaki Hz. Muhammed’e
muhabbet ve hürmet emrinin bir gereği olsa gerektir...110


KANDİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ 

Bütün kandil gecelerinde yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir
takım afv ü mağfirete nail olma, ecr ü sevap kazanma, manevî terakki
kaydetme, bela ve musibetlerden kurtulma ve rıza–i İlâhiye ulaşma
vesileleri vardır ki, bunlardan bazılarını maddeler hâlinde kısaca ve
toplu olarak yeniden hatırlamakta yarar var:

1. Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda
Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık
duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.

2. Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun
şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.

3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar,111
onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette
ihsan şuuruyla ihya edilmeli.

4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum,
Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî
meselelerde derin düşüncelere girmeli.

5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve
geleceğin plân ve programı çizilmeli.

6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen
geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.

7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.

8. Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.

9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.

10. Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.

11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık
ahlâkı yerine getirilmeli.

12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi,
şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.

13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan
ferden veya cemaaten okunmalı.

14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli;
şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı.

15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.

16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı.

17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli;
iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.

18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın,
dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon,
faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.

19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı

91) Bakara, 2/129. 
92) Halebî, Ali b. Burhaneddin, İnsânu’l–Uyûn, 1/130131, Beyrut, 1980. 
93) Nitekim Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuracaklardı: “Ben babam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annem Âmine’nin rüyasıyım.” Tecrid–i Sarih, 6/18; Ahmed b. Hanbel, 5/262. 94) İbn Kesir, el–Bidâye ve’n–Nihâye, 2/266, Beyrut, 1978.. 
95) Suruç, Salih, Peygamberimiz’in Hayatı, 1/47–52, Feza Gazetecilik, İstanbul, 1998; Halebî, İnsânu’l–Uyûn, 1/86–88; İbn Sa’d, Tabakâtü’l–Kübrâ, 1/102, Beyrut, 1978.) 
96) Bu olayı, İki ebeden birisi olan, Osman b. Ebi’l–Âs’ın annesi Fatma Hatun görmüş ve haber vermiştir: İbnü’l–Esîr, el–Kâmil, 1/459, Beyrut, 1385/1965. 97) Bu olayı, Hz. Âmine bizzat kendisi anlatmıştır. Bkz: (Suruç, Salih, a.g.e., 1/44). 
98) Bu olayı da ikinci ebesi, Abdurrrahman b. Avf’ın annesi Şifâ Hatın görmüş ve nakletmiştir. (Suruç, a.g.e., 1/45; astalani, Mevâhibü’l–Ledünniye Tercümesi, 1/21–22, Mtc: Abdülbâki). 99) Tecrid–i Sarih, 9/272. 100) Aclûnî,Keşfu’l–Hafâ, 1/265. 101) Halebî, a.g.e., 1/109110. 102) Suruç, a.g.e., 1/45. 103) Hatem–i Nübüvvet: üzeri tüylü, kabarık, kırmızımtırak inci gibi benlerden oluşmaktaydı ve keklik yumurtası büyüklüğündeydi. Rasul–i Ekrem’in son peygamber olduğunun alâmetlerinden birisiydi. (Suruç, a.g.e., 1/45). 104) Halebî, Ali b. Burhaneddin, İnsânu’l–Uyûn, 1/130–131, Beyrut, 1980. 
105) İbn Hişâm, es–Sîre, 1/168; İbn Kesîr, 1/208209. 
106) Gülen, Fasıldan Fasıla, 1/268. 107) “İşte böyle bir Zât’ın Mevlid ve Mi’râcını dinlemek,yani terakkiyatı mebde’ ve müntehâsını işitmek, yani tarihçe–i hayat–ı maneviyyesini bilmek, o Zât’ı kendine reis ve seyyid ve imam ve şefî’ telakki eden mü’minlere; ne kadar zevkli, fahirli, nurlu, neş’eli, hayırlı bir müsamere–i ulviyye–i dîniyye olduğunu anla...”(Nursi, Mektubat, s.308).Gülen, Fasıldan Fasıla, 2/303. Bediüzzaman Sikke–i Tasdik–i Gaybi s.207’de Efendimiz’in terakki hayatının başlangıcını Regaip Gecesi –ki O’nun ana rahmine düştüğü veya rahimde olduğu annesi tarafından fark edildiği an) olarak belirtirken; burada ise ise başlangıcı Mevlid gecesi ile –doğumuyla– başlatmaktadır. Lafızlar farklı, ama mânâ yaklaşık olarak bir sayılır. Birisi, terakki çizgisini ana rahminden başlatırken; diğeri ise doğumundan başlatmaktadır. [Y. G.] 108) 
Nursi, Mektubat, s. 307. 109) Algül, Hüseyin, Mübarek Gün ve Geceler, s.52, Nil Yayınları, İzmir, 1991. 110) Gülen, Günler Baharı Soluklarken, s.27–28, TÖV Yayınları, İzmir, 1993. 
111) “Mübarek gecelerin ihyası ile ilgili hususi bir ibadet mevcut değildir. Namaz, tilavet–i Kur'ân, dua gibi bütün ibadet çeşitleri ile gece ihya edilebilir... Mübarek gecelerde kılınan bazı hususi namazlar sünnette mevcut değildir; muteber bir rivayete de istinad etmezler. Bu, “O gecelerde namaz kılmak mekruhtur” anlamına gelmez. Teheccüd ve nafile namazları teşvik eden rivayetler çoktur. Bunların mübarek gecelerde yapılması elbette daha faziletlidir.” (Canan, Kütüb–ü Sitte, 3/289). Kandil gecelerine ait olduğu kaydedilen namazları da ayrıca kılmakta ise bir beis yoktur; sevaptan hâli değildir. [Y.G.] 
Kaynakhttp://dingorevlileri.blogcu.com 

  MEVLİT KANDİLİ NEDİR, BU GECE NASIL DUA EDİLİR?


Mevlid, doğum zamanı demektir.
Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir.
Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.

Mevlid gecesi Sual: Mevlid ne demektir 
CEVAP Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır. 
Resulullah dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartı ile, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek çok sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. 
Hafız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya gelince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor) dedi. 
Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar.) [M. Nasihat] 
Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. 

Hz. Ebu Bekir de, halife iken, eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin dünyayı teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. 
Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutulması iyi olur, sevap olur. 
İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hz. Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur. Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. 
Hatta, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır. El-mukni, el-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. 

(Ed-dürer-ül-mesun) (Allahü teâlâ bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. 
Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de her zaman okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bu kasidenin asr-ı saadetten sonra yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Çünkü Resulullahı övmek ibadettir. 
Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. 
Her müminin Resulullahı çok sevmesi gerekir. Bu da zaten imanın gereğidir. Çok sevmek kâmil mümin olmanın da alametidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari] (Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de onu çok anar.) (Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.) Bunlardan Hassan bin Sabit hazretlerinin şiirlerini çok beğenirdi. 
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, mescide bu şair için bir minber koydurdu. Hassan bin Sabit hazretleri minbere çıkar, düşmanları kötüler, Resulullahı överdi. 
Resulullah efendimiz de buyurdu ki: (Hassanın sözleri, düşmanlara ok yarasından daha tesirlidir.) [M. Nasihat] Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle: (Allahü teâlâ, Resulünü övmek ve müdafaa etmek hususunda Hassanı, Ruh-ül-kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye etmektedir.) [Buhari] Peygamber efendimiz, şairin söylediği şiiri beğenip (Dişlerin dökülmesin) diye dua etmiştir. 
(Hakim) Şiir hakkında hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyle: (Şiir, öyle bir sözdür ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir.) [Buhari] (Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır.) [Ebu Davud] (Bazı şiirler elbette apaçık bir hikmettir.) [Buhari] 
Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve Ondan şefaat isteyen müslümanlara müşrik, yani puta tapan kâfir damgasını basıyorlar. 
Ülkemizde bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid'at olmaz. Bu övgüden ancak Allah’ı sevmeyen rahatsız olur. Çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107] (Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe, 28] (Senin için bitmeyen, sonsuz mükafat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin) [Kalem 3-4] (Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5] (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.) [Ahzab 56] 
Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Ni'met-ül kübrâ, Hadika, M.Nasihat) 
Doğum gününe önem vermeyi hıristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır. 
Mevlid okumanın kıymetli bir ibadet olduğunu bildirmek için İslam âlimleri çeşitli dillerde kitaplar yazmışlardır. 
Bunlardan on tanesi, Keşf-üz-zünunda bildirilmektedir. İbni Hacer-i Hiytemi hazretlerinin En-Nimet-ül-kübra isimli mevlid kitabı ile imam-ı Süyuti hazretlerinin Erreddü ala men enkere kıraetel mevlid-in-Nebi kitabı meşhurdur. 
Resulullah efendimizi çok övmek, mahlukların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. 
Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, Ahzab suresinin (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi? İslam âlimleri buyuruyor ki: Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. 
Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur. (İbni Battal maliki) Mevlid cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır. Fakat, bunlara çalgı gibi haram karıştırmak büyük günah olur. (Allame Zahirüddin bin Cafer) Mevlid cemiyetinde, sadaka, hediye vermek, neşe ve sevinç göstermek, haram karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak çok sevap olur. (Allame Nasirüddin) 
Haram şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmak müstehaptır. (S.ibni Mace şerhi) 
Pazarlık etmeden, sırf Allah rızası için hatim veya mevlid okuyan hafızın, okutanın verdiği hediyeyi alması caiz olur. Kur'an okuyup hediye almayı meslek haline getirmemelidir! Zira âdet haline gelen hediye, şart edilen ücret gibidir. (Dürr-ül muhtar) 
Ücretle okunan Kur'andan ölüye sevap hasıl olmaz. (Hidaye) 
Sual: Mevliddeki (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi caiz mi? 
CEVAP Evet. Şimdi nefsin şehvani arzularına aşk deniyor. Dinde ise, fazla sevgiye denir. 
Sual: Kadın kadına mevlid okur mu? 
CEVAP Evet. Erkekler duyarsa caiz değildir. 
Sual: Mevlidde (Doğdu ol saatte...) denirken ayağa kalkılır mı? 
CEVAP Mahzuru olmaz. 
Sual: Yılbaşı gecesi, toplanıp mevlid okumak uygun mu? 
CEVAP Uygun değil. Bu gecede de, her gece ne yapılıyorsa aynı şeyler yapmalı, farklı bir şey yapmamalı. 
Sual: Mevlid münasebetiyle Peygamber aşırı övüldü. “O da bir beşer [insan] idi, Kur’anı getirmekle görevi bitti. Aşırı övmek şirk değil mi? 
CEVAP O, ilah değildi, elbette beşer idi, ama “Seyyid-ül-beşer” idi, bütün insanların efendisi idi. Hiç kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de ancak başka dinde olan rahatsız olur. Hatırlatma: Bazı Hıristiyan fırkaları, doğum günü kutlamazlar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyeciler de doğum günü olan mevlidi bid’at sayar, Peygambere tapmak derler. Bunların, Hıristiyanlarla bu benzer inanışlarında bir sebep olması gerekir. 
Efendimiz doğduğu gün : Putlar devrildi yüz üstü 
Efendimiz doğduğu gün  : Yıkıldı tağutun büstü 
Efendimiz doğduğu gün  : Hemen secdeye eğildi,
                                      Ben peygamberim dedi , Sünnet edilmiş görüldü 
Efendimiz doğduğu gün  : Kâinat nur ile doldu , Şeytanlar sararıp soldu 
                                      Çok garip olaylar oldu 
Efendimiz doğduğu gün  : Kurumuştu Save gölü , Bin yıl yanan ateş söndü ,
                                      Kâfirler şaşkına döndü 
Efendimiz doğduğu gün  : Büyücüler âciz kaldı , Sihrini yapamaz oldu 
Efendimiz doğduğu gün  :  Kisra’nın köşkü yıkıldı . dinimizislam.com
Kaynak : habervitrini.com/